sekerbulutu

Salı günü yine arkadaşlarla bir araya geldik, bu kez biz onlara gittik ve giderkende yeni aldığım dvd yi götüreyim dedim. Film hakkında pek bir bilgim yoktu. Sadece tavsiye üzerine aldım. İzledik, kötümüydü hayır, süpermiydi ona da hayır ama fena değildi bence sonu biraz sürpriz oldu ama sonlara doğru hepimiz tahmin etmeye başlamıştık:)) Herneyse konusuna geçelim; Genç terapist Claire Summers (Anne Hathaway), hocası (Andre Braugher) tarafından uçak kazasından sağ kurtulan beş yolcuya danışmanlık yapmakla görevlendirilir. Böyle güç bir görev alan Claire’in yaşadığı zorluklar, yardım elini reddeden ve kazayı bahane ederek ve ona kur yapan Eric (Patrick Wilson) ile karşılaşınca kat be kat artar. Claire Eric’le arasında mesleğinin gerektirdiği mesafeyi korumaya çabalarken, diğer hastalar kazaya dair ayrıntıları anımsamak için mücadele vermektedirler. Havada gerçekleşen olası bir patlamayla ilgili anıları su yüzüne çıktığında, yolcular gizemli bir şekilde ortadan kaybolmaya; Claire de bu ...

Bu hafta sonu tatile çıkıyorum. Tabi kendime bir kaç kozmetik almam gerekiyordu. En önemliside güneş kremleri. Nivea almaya karar verdim çünkü daha önce kullandığım bir kaç marka allerji yapmıştı cildimde. Nivea'nın hiçbir ürünü allerji yapmadığından bütün alacaklarımı bu sefer niveadan aldım. Güneş sonrası kreminin otobronzan etkili olması çok hoşuma gitti. hemen sürdüm tabi bacaklarıma, beyaz peynir gibi dolaşmak istemiyorum sahilde:))) Ayrıca 1 tane temizleme jeli ve koltuk altı rollon aldım kokuları çok güzel hemen denedim tabikide. Koltukaltı rollonun çok fresh bir kokusu var ve şeffaf olduğundan kıyafetlere iz yapmıyor. Yüzüm içinse Sebamed'in 60 faktörlü yüz kremini kullanıyorum. Tatilde de onu kullanmaya devam edicem çok memnunum...

Cuma günü üniversite yıllarından beri tanıdığım yakın bir arkadaşımı eve davet ettim. Kız kıza bir muhabbet ve güzel bir film iyi gider diye düşünmüştük. Bende gidip "Kadınlar" isimli filmi aldım. Nasıldı? güzeldi bence, yalnız ilginç olan filmde gerçekten hiç erkek yoktu. Ne yolda, ne mağada, ne trafikte hiçbir yerde erkek yoktu. Film tamamen bir kadın ordusu tarafından yapılmış gibiydi. Sadece filmin sonunda birsürü kızçocuğu olan ve isimlerini ay isimleri olarak sıralayan Edie'nin istediği erkek çocuğu doğuruyor. Yani filmdeki tek erkek, doğan çocuktu. Filmi almama en önemli etken tabiki Meg Ryan'dı. Filmde gerçekten çok sevimliydi, bu kadına gerçekten hayranım. Eva Mendes'i de severim ama filmde öteki kadını oynuyordu çok hoşlanmadım. Filmin konusuna gelince; Mary’nın (Meg Ryan) en yakın arkadaşı stil uzmanı Sylvie Fowler kadın magazini CACHET’in baş editörü. Mary ve Sylvie’nin bu sıkı dostluklarına, eksantrik bir anne ve buna ek olarak sürekli çocuk sahibi ol...

Geçen hafta izlediğim ve izlemekte geç kaldığım bir filmi izlemeyenler için yazmak istedim. Gerçekten çok güzel bir filmdi ve çok beğendim. Konusu kısaca şöyle; İngiliz aristokrat Lady Sarah Ashley kendisine miras kalan toprakları almak için avustralyaya gelir. Bölgenin yerlilerinden olan sert mizaçlı ve bir o kadar da kaba olan Drover (Hugh Jackman) ile aynı safta yer almak istemese de buna mecbur kalır. Bulundukları yerden kilometrelerce uzakta olan bu dünya harikası toprakalara varabilmek için uzun bir yol kattettikten sonra Darwin isimli bu şehrin Pearl Harbor’a saldıran Japon kuvvetleri tarafından bombalandığını öğrenirler. Aborjin çocuk çok şekerdi. İzlerken en çok onu sevdik. Avustralyanın muhteşem doğasında güzel bir aşk hikayesi diyebilirim. Henüz izlemeyenlerede tavsiye ediyorum.